25 Şubat 2015 Çarşamba

RPG ve Hayat: Sentez

Merhaba arkadaşlar,

Hayatı sorgulamaya iten birçok faktör var insanı. Ancak bu sorgulamalar içerisinde anlam elde etmeye çalışmaktan çok gereksiz hayat söylemleri duyulur sıklıkla. En azından insanlarda sık rastladığım bir söylem olduğunu belirtebilirim.

İnsanlar hayatın anlamsız, bir hiçlik kurgusu olduğunu dile getirebiliyorlar, elbette bunu kendi argümanları ile destekleyen birçok insanda mevcut. Ancak bu olaya bakış açısı ile ilgili olabildiği gibi bu bakış açısıda farklı görüşlerden büyük ölçüde beslenmektedir. Yani, bir müslüman kişinin hayata bakış açısı ile bir hristiyanın hayata bakış açısı farklı olabilmektedir ki buna ateist bir kişiyide eklediğimizde çok farklı üç kişinin hayat felsefesini görebilmemiz mümkündür.

Bir ateist olarak hayata karşı bakışım hayatın gereksiz olmadığı yönünde, bugün burada olmanın bir nedeni var diyorum sık sık kendime. Bu bir devamlılık düzeni ve bu devamlılıkta devam edip devamlılığı sağlamak gerek diyorum kendi kendime. Özellikle bunu söylediğim zamanlarda hayata karşı tutumumunda son derece olumlu olması yönünde düşünüyorum. Hayata karşı olan tutum olumlu olmalı mı olmamalı mı bu kişinin seçimi. Ben sadece fikir beyanında bulunan bir kişiyim.

Birçok kişi inançsız insanlar için hayattan ne bekliyorsun? veya hayatının sonunun bir hiçlik ile sonuçlanacağını biliyorsun, o zaman neden yaşıyorsun? veya neden buna dayanarak kötülükler yapmıyorsun? gibi söylemlerde bulunabilir. Buna karşı olan cevabım ise ahlak bilgisinin ve bireysel ahlakın sadece din ile oluşmadığı, edinilmediği yönündedir. Ayrıca öleceğini bilerek yaşamak son derece normal birşey, sonunda hiçlik var diye çabalamamak veya hemen pes etmek bana göre tamamen gereksiz bir gaye.

Ayrıca hayatın sonundaki ölümün ardında bir hiçliğin bulunduğunu düşünen bir insanın yaşama daha sıkı bir şekilde tutunması gerektiğinide düşünmekteyim şahsen. Hayatın içindeki ufak detaylar ile mutlu olmak ve bu mutluluğu geleceğe yönelik hayaller ile pekiştirmek bana göre hayatın anlamı oluyor.

Hayatı sorgulayan insanlar için en önemli şeylerden biri burada olmayı, bu dünyaya gelmeyi kendilerinin seçmediği düşüncesidir ve bu düşünceye ekledikleri şeylerden biride eşitsizlik ve adeletsizliktir. Ancak anlaşılmayan şeylerden de biridir bu eşitlik ve adelet kavramı. İnsanların sandığı birşeydir ki; dünyada herkes mutlu yaşar, eşit yargılanır v.b durumlar. Ne yazık ki sistem öyle işlemiyor, ne tesadüf ki bu sisteminde kurucusu bizzat insan oluyor. İnsan kurgusu olan, kurulumu ardındaki canlı insan olan bu düzende elbette hatalar, sorunlar ve eşitsizlik bolca bulunacaktır çünkü bu sistemin kuruluş amacı paranın sosyal bir kullanım aracı haline getirilmesidir. Yani kurulan sistem nizam için değil amacının dışında paranın kullanımı, kurgusu için devamlılık sağlaması yapılmıştır.

İnsanlar para kazanmak için okuyor, para kazanıyor, bir hayat kuruyor ve sistemin onlara sunduğu ideal birey paketlerinden birini seçip onu yaşıyorlar. Seçtikleri, giydikleri, parayı aldıkları şey sistem ve seçimlerin sonucunu belirleyen, giyecekleri kıyafetleri belirleyen, paranın verim şeklini ve alım şeklini belirleyende sistem. Yani buna bakarak diyebileceğim şudur ki; kişi aslında kendisini üçüncü şahsın gözünden izleyen bir hayatı yaşıyor. Tamamen sistem kontrolü altında düzenli ve nizamlı bir hayat yaşadığı için mutlu iken bunun içinde sorgulamaya veya kazan kaldırmaya bir izin yok.

Hayat bütün bunların dahilinde; sistem kesinlikle bir rol yapma oyununa yani rpg'ye benziyor. Kurallar önceden konulmuş, görevleri belli, güncellemeleri sık sık ve görevlileri bol bol. İtemleri çok fazla çeşitte ve yöneticiler birçok itemlere sahip. Çok itemi olanların hesapları kapanabiliyor ve bunu kimse farketmiyor bile, ancak kısa süre içinde o hesaptaki itemler piyasaya düşmüş oluyor, ne tesadüf öyle değil mi?

Hayatta bu nedenle sistemin içinde kalmaktan kaçamıyor, hayat sistemin bir alt sayfasında işliyor, yazılıyor ve düzenleniyor; tamamen sistem tarafından.

Bu sözlerim ile yazının sonuna gelmiş bulunmaktayım, bir başka yazımda daha görüşmek üzere.

24 Şubat 2015 Salı

Eğitim ve Yürüyüş: DÜZEN

Merhaba arkadaşlar,

Bu yazımda bahsetmek istediğim konu eğitim hayatım ve keyif aldığım şeylerden biri olan yürüyüş üzerine olacak.

Eğitim hayatımdan bahsedeyim öncelikle, lisede eğitim görmekteyim; en azından "eğitim" dedikleri şey içerisinde bulunan bir olarak bunu yorumlamaya hak görmekteyim kendimde.

Mevcut eğitim sisteminin tamamını gereksiz olarak görmekteyim, gördüğüm şey eğitimin gereksizliği değildir; eğitim sisteminin gereksizliğidir. Ancak bunu daha rahat açıklamak için sistem denen kavramdan bahsetmek gerekiyor.

TDK'nın sözlüğünde sistemin tanımı şu şekilde yapılmış;

"Düzen"

Peki düzenin kelime anlamı nedir? sorusuna ise TDK'nın sözlüğü şöyle cevap veriyor:

"Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem"

Bu cevaba göre bir eğitim sisteminin var olma nedenlerinden biride eğitimi belli yöntem, ilke veya yasalara göre düzenleme, düzene sokma denilebilir.

Eğitimi düzene sokmak önemlidir çünkü eğitimin şekillendirdiği bireyler toplumda bulunacaktır. Yani topluma (-) bireyler eklenirse toplumdaki (-) miktarıda artacaktır elbette.

Peki yaptığımız bu tanıma uyan bir eğitim sistemi içerisinde miyiz? hiç sanmıyorum. Bireye önem veren, farklı görüşlere saygı gösteren mevcut bu eğitim sistemimiz yok.

Buna en basit örneği okullardaki din dersleri ile vermek mümkün. Din dersinin tam adı: "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" şimdi bu adı inceleyelim isterseniz,

Din Kültürü kelimesine baktığımda gördüğüm şey farklı toplumların kültürleri ile doğmuş, gelişmiş ve büyümüş, bir kültür sentezi niteliğine sahip dinler hakkında bilgi verilmesidir. Yani, Din kültürü ile bahsedilmek istenen şey dinler hakkında eşit ve adil bir yorumlamasız bilgi sunumundan ibarettir.

Ahlak bilgisine gelince, Ahlak kelimesinin TDK'nın sözlüğündeki anlamı şu şekilde: "Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları"

Bu anlama bakarak söyleyebileceğim şey aslında oldukça basit: "TOPLUM"

Birçok insana göre Ahlak tamamı ile "din" tarafından sağlanmış ve desteklenerek gelişmiştir. Bu durumda dini inancı az olan kişide ahlak az ve dini inancı olmayan kişilerde ahlak yoktur. En azından bu insanların fikri bu yönde, ancak din sözcüğünün anlamına baktığımızda işler biraz değişmekte: "Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet"

Din sözcüğünün TDK'nın sözlüğündeki anlamında toplumsal bir kurum olduğundan bahsedilmiş. İlginç olan ise kurum sözcüğünün anlamının bir kısmında "genellikle devletle ilişkisi olan yapı" sözcüklerinin geçmesi. Dinlerin toplumlarla ve doğal olarak devletle ilgisi olması son derece normaldir aslında. Dinlerin çıkış noktasıda baz alındığında aslında toplumun geliştirdiği kültürel sentezler yani dinler doğal olarak toplumun kurallarından (ahlak) etkilenecek ve ekleyecek şeyler alacak ve getirecektir.

Yaptığım bu analizin sonucuna gelecek olursam demek istediğim şudur: Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde bile Ateizm, deizm gibi görüşlerin kötü olduğuna ilişkin cümleler varken nasıl eşitlikten bahsedilebilir? Ahlak gibi en temel sistemlerin bile yer aldığı konuların bulunduğu dersler eşit anlatılmazken nasıl eğitim sisteminde bir eşitlik ve kararlılık olduğu söylenebilir?

Demek istediğim aslında eğitim sistemini desteklemediğim yönünde, yazımın başındada dediğim gibi eğitim sistemi olmalıdır ancak bu eğitim sistemi (mevcut olan) tamamı ile başarısız, taraflı ve eksiklerle dolu kusurlu bir sistem olduğudur.

Keyif aldığım şeylerden biri olan yürüyüşe gelince; benim için yürüyüş tamamı ile üçe ayrılıyor.


  1. Zorunluluktan yapılan yürüyüş
  2. Keyif için yapılan yürüyüş
  3. Zorunluluktan yaparken keyif alınan yürüyüş
Her birini açıklamak isterim ancak benim için en kıymetli yürüyüş 3.maddede bahsettiğim yürüyüştür. Bu yürüyüş ise okulumdan dönerken yaptığım yürüyüşe denktir.

Bu yürüyüşümde keyif almam için gereken şeylerde var tabi:


  1. Hayal dünyasına dalmam gerekli, bunun için yolum üzerindeki evler, evlerin bahçeleri son derece etkili olmakta.
  2. Çok yorgun olmamam gerekli, çok yorgun olduğumda yürüyüşümden keyif almam zorlaşacaktır.
  3. Üzücü bir olay yaşamam gerekli, mutluluk hormonu salgılamak için elbette üzülmemek daha iyi olur.
Bu şartlar sağlandığı zaman kesinlikle keyifli bir yürüyüş yapıyorum, ve bu saydığım 1.madde için; hayal dünyasından kastım geleceğe yönelik plan ve hedeflerim hakkında düşünmek ve hayaller kurmaktır.

Bir yazımın daha sonuna geldim,
Kendinize iyi bakın.











Ryuzaki Kişisel Sitem Hakkında

Herkese merhaba,

Bu blog sitesini açmadan önce çeşitli platformlarda kendim bir web sitesi geliştirmeyi denemiştim. Ancak blogger'in yeteri kadar verimli olduğunu gördüğümden bu geliştirmeyi yarıda bıraktım. Şimdilik başlangıcı bu blog üzerinden yapıyorum yani.

Bu blog sitesini açmak için oldukça düşündüm ve aklımda dönüp dolaşan fikirlerin yazıya dönüştüğünde daha güzel bir hal alacağı fikrine vardım. Elbette bu yazılar sadece edebiyat veya felsefe ile ilgili değil teknoloji, gündelik hayatım, oyunlar, filmler ve animeleride kapsamakta.

Hayatımın akışı içerisinde sığdırdığım yazılarım ile mutlu bir yaşam sürme fikrine evet diyor ve bu blog sitesinin ilk yazısını bu şekilde sonlandırıyorum.

Kendinize iyi bakın.