Merhaba arkadaşlar,
Hayatı sorgulamaya iten birçok faktör var insanı. Ancak bu sorgulamalar içerisinde anlam elde etmeye çalışmaktan çok gereksiz hayat söylemleri duyulur sıklıkla. En azından insanlarda sık rastladığım bir söylem olduğunu belirtebilirim.
İnsanlar hayatın anlamsız, bir hiçlik kurgusu olduğunu dile getirebiliyorlar, elbette bunu kendi argümanları ile destekleyen birçok insanda mevcut. Ancak bu olaya bakış açısı ile ilgili olabildiği gibi bu bakış açısıda farklı görüşlerden büyük ölçüde beslenmektedir. Yani, bir müslüman kişinin hayata bakış açısı ile bir hristiyanın hayata bakış açısı farklı olabilmektedir ki buna ateist bir kişiyide eklediğimizde çok farklı üç kişinin hayat felsefesini görebilmemiz mümkündür.
Bir ateist olarak hayata karşı bakışım hayatın gereksiz olmadığı yönünde, bugün burada olmanın bir nedeni var diyorum sık sık kendime. Bu bir devamlılık düzeni ve bu devamlılıkta devam edip devamlılığı sağlamak gerek diyorum kendi kendime. Özellikle bunu söylediğim zamanlarda hayata karşı tutumumunda son derece olumlu olması yönünde düşünüyorum. Hayata karşı olan tutum olumlu olmalı mı olmamalı mı bu kişinin seçimi. Ben sadece fikir beyanında bulunan bir kişiyim.
Birçok kişi inançsız insanlar için hayattan ne bekliyorsun? veya hayatının sonunun bir hiçlik ile sonuçlanacağını biliyorsun, o zaman neden yaşıyorsun? veya neden buna dayanarak kötülükler yapmıyorsun? gibi söylemlerde bulunabilir. Buna karşı olan cevabım ise ahlak bilgisinin ve bireysel ahlakın sadece din ile oluşmadığı, edinilmediği yönündedir. Ayrıca öleceğini bilerek yaşamak son derece normal birşey, sonunda hiçlik var diye çabalamamak veya hemen pes etmek bana göre tamamen gereksiz bir gaye.
Ayrıca hayatın sonundaki ölümün ardında bir hiçliğin bulunduğunu düşünen bir insanın yaşama daha sıkı bir şekilde tutunması gerektiğinide düşünmekteyim şahsen. Hayatın içindeki ufak detaylar ile mutlu olmak ve bu mutluluğu geleceğe yönelik hayaller ile pekiştirmek bana göre hayatın anlamı oluyor.
Hayatı sorgulayan insanlar için en önemli şeylerden biri burada olmayı, bu dünyaya gelmeyi kendilerinin seçmediği düşüncesidir ve bu düşünceye ekledikleri şeylerden biride eşitsizlik ve adeletsizliktir. Ancak anlaşılmayan şeylerden de biridir bu eşitlik ve adelet kavramı. İnsanların sandığı birşeydir ki; dünyada herkes mutlu yaşar, eşit yargılanır v.b durumlar. Ne yazık ki sistem öyle işlemiyor, ne tesadüf ki bu sisteminde kurucusu bizzat insan oluyor. İnsan kurgusu olan, kurulumu ardındaki canlı insan olan bu düzende elbette hatalar, sorunlar ve eşitsizlik bolca bulunacaktır çünkü bu sistemin kuruluş amacı paranın sosyal bir kullanım aracı haline getirilmesidir. Yani kurulan sistem nizam için değil amacının dışında paranın kullanımı, kurgusu için devamlılık sağlaması yapılmıştır.
İnsanlar para kazanmak için okuyor, para kazanıyor, bir hayat kuruyor ve sistemin onlara sunduğu ideal birey paketlerinden birini seçip onu yaşıyorlar. Seçtikleri, giydikleri, parayı aldıkları şey sistem ve seçimlerin sonucunu belirleyen, giyecekleri kıyafetleri belirleyen, paranın verim şeklini ve alım şeklini belirleyende sistem. Yani buna bakarak diyebileceğim şudur ki; kişi aslında kendisini üçüncü şahsın gözünden izleyen bir hayatı yaşıyor. Tamamen sistem kontrolü altında düzenli ve nizamlı bir hayat yaşadığı için mutlu iken bunun içinde sorgulamaya veya kazan kaldırmaya bir izin yok.
Hayat bütün bunların dahilinde; sistem kesinlikle bir rol yapma oyununa yani rpg'ye benziyor. Kurallar önceden konulmuş, görevleri belli, güncellemeleri sık sık ve görevlileri bol bol. İtemleri çok fazla çeşitte ve yöneticiler birçok itemlere sahip. Çok itemi olanların hesapları kapanabiliyor ve bunu kimse farketmiyor bile, ancak kısa süre içinde o hesaptaki itemler piyasaya düşmüş oluyor, ne tesadüf öyle değil mi?
Hayatta bu nedenle sistemin içinde kalmaktan kaçamıyor, hayat sistemin bir alt sayfasında işliyor, yazılıyor ve düzenleniyor; tamamen sistem tarafından.
Bu sözlerim ile yazının sonuna gelmiş bulunmaktayım, bir başka yazımda daha görüşmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder