7 Mart 2015 Cumartesi

Hayatta bir gezinti: Sokaklardan Mutluluk

İnsanların çoğunlukla yaptığı şeyler arasında gezmek ve bu geziye bir güzellik katmak bulunuyor, en azından gözlemlerim bana bunu söylüyor. Burada güzellik katmak tamamen kişiden kişiye değişiyor, yani bir kişi gezip sonra kahvesini yudumlarken hayatın akışınıda izleyebilir, sadece gezisini bitirip dinlenmeyede koyulabilir, tamamen kişisel.

Bu yazımda kullandığım insanlar ve sistem ile ilgili resimlere Şu linkten ulaşabilirsiniz. Oldukça anlamlı bulduğum resimler gerçekten.

Bu yazım biraz resim yorumlaması ile biraz felsefe ile, biraz sokaklardan bahsederek oluşturduğum bir yazı.

İnsanlardan birşey satın almak istediğinizde onların gözlerinin içine bakıyorsunuz ve bunu istiyorum, evet diyorsunuz. Satıcı ile birşey anlaşıp bu anlaşmanın ilkelerine göre ilerliyor ve ufak bir stratejik oyun oynuyorsunuz. Oyununuzun sonunda ufak bir zindanda uyanabilir yada hiç uyanamayabilirsiniz. Farkındasınız ve bunlarla ilgili devamlılık sizin için önemli, devamı gelmeli. Benim için birçok çarşıda geçerli bir kuraldır bu. Stateji izle, ve satın al. Aksi taktirde siz bir stratejinin kurbanı olabiliyorsunuz. Bunlar konusunda dikkatli olmak gerek.

Uyanıyorum, rüyamda 8 tane kuş bana eşlik ediyor dağlara doğru yolculuğumda. Beyaz ağaçlar etrafımı sarıyor, rüyalar ve gerçeklik, temiz bir hava ciğerlerime doluyor, mutluyum, mutluluk konusunda yeni şeyler öğreniyorum. Düşünüyorum, bir insan için mutluluğu öğrenmek gerçekten önemli, çünkü hayatta en az bilgi sahibi olduğumuz şeyler bazen en çok yaptığımız şeyler oluyor, bunların başında mutlulukta var. Mutlu olmak konusunda ne biliyoruz? mutluluğu maddiyat ve maneviyat yollarında arayan insanlık tarihi çok daha fazlasını denemiş ve bunlar kültürlerimize yansımış, hayat ne kadar mutlu olunması gerektiğini göstermiyor, bu bir koşul ve olmalı. Yani teknik açıdan sizin bir evinizinde olması gerekmiyor, ama yaşamanız gereken bir yer olmalı. Evler bu nedenle barınma ihtiyacımızı karşılıyor. Onlar bir araç, barınma eyleminde yardımcı araçlar. İşte insanlıkta mutluluk konusunda benzerlerini uygulamış. Araçlar aramış tarihten tarihe. Çeşitli bitkilerden tutun çeşitli danslara, çeşitli araçlardan tutun telefon ve bilgisayarlara. Yakın tarihimizde gelişen birçok teknolojik üründe aslında mutluluğun araçlarından bir tanesi iken şunu düşünüyor insan, peki mutluluk gerçek açıdan nasıl incelenmeli?

Mutluluk incelenmeli çünkü yokluğu ile varlığı arasındaki farkı insan hayatına vurduğumuzda; insanın en temel ihtiyaçlarından biri olduğunu düşünebiliyoruz. Ancak mutluluk aslında çeşitli araçlar tarafından yapılan eylemin sonucuna yüklenen bir anlam mı sadece? mutluluk nerede aranmalı ve nasıl bulunmalı? bu sorular oldukça önemli ve düşünce tarihinin ağaç dallarında söz sahibi sorulara dönüşüyor.

Bu sorular günümüz dünyasında, modern olarak adlandırdığımız dünya tarihinde ise biraz farklı yorumlanmış;

-Maddi toplumun temelinde maddiyata indirgenmiş mutluluk.
Mutluluk erişilebilir olmalı, herkes alabilmeli ancak bedeli ile. Böyle bir fikri kim ve hangi sistem üretebilir? son derece basit bir cevap aslında. Bütün sistemler, varolan bütün sistemlerin genel olarak isteyeceği şey budur. Bu hale gelmiş dünyada artık daha farklı bir sistemin yolu düşünülmez olmuş durumda. Ancak ben bu sistemi desteklediğimi belirtmiyorum, ben bu sistemin birey mutluluğu ile toplum mutluluğunu nasıl önemsediğini ve hangi çalışmalarda bulunduğunu ayrı bir yazı ile yayınlamayı düşünüyorum şahsen.

Mutluluğa ulaşmanın kişisel yollarından biride egonun tatmin edilmesidir. Ego tatminini çıkarcı yollar ile fayda amacı güden bir şekilde gerçekleştirmek modern dünyanın en popüler davranışlarından biri haline gelmiş durumda. 

-Sosyal medya ve ego.
Sosyal medya aslında temel amacında oldukça faydalı bir oluşum ve topluluğu barındırıyor. Benim eleştirim sosyal medyaya değil bu yüzden. Benim eleştirim bu sosyal oluşumu farklı amaçlar ile kullananlarada değil, ego için kullananlarada değil. Çünkü bu davranışlarının temellerinde daha temel bir davranış olan mutluluk ve tatmin gibi haz durumları yatıyor. Bunun ardında bambaşka bir sektör var. Bu sektörlerin başında sinema gelmekte ki bu sinema sektörü hakkında oldukça detaylı bir yazı yazmayıda planlamıyor değilim. İşin özünde eleştirdiğim şey işin en önünde görünmesine karşın arka planda işlem yapan, dokuma yapan sektörlerdir.

-Her birey nizam içinde hazır.
Bu kadar mutluluktan bahsettikten sonra mutsuzluktanda biraz bahsetmek gerekir sanırım, mutsuzluk en basit tanımı ile mutluluğun olmaması oluyor ki zaten bu temel mantık ile anlaşılabilen bir durum. Ancak bir toplumdaki her bir bireyin mutluluk biçimlerini tam olarak mantıkla açıklamaya çalışırsanız sizin mantığınız onların koşulları karşısında nesnel olamaz, mutluluk gibi bir konuda zaten nesnellikten bahsetmek nadir kısımlarda gerçekleştirebildiğimiz bir eylem. Bunun dışında mutsuz bireyi tanımlarsak sistemin istediği gibi olan bireydir. Tek tip birey! Tıpkı bir çocuk oyuncakları satan mağazadaki bir rafta duran oyuncak sürüsü gibi. Her biri aynı, aynı yer tarafından aynı amaç için ve aynı değerde üretilmiş bir seriden ibaret. Daha fazlasını kim bekleyebilirdi?

-Mutluluğa farklı bir bakış; Para!
Elbette bu kadar mutluluk, mutsuzluk, ve sistem dediğimize göre bunların merkez işlemcisine yani bankalarada bakmak gerekiyor. Maddi bir toplumda yani maddiyatı temel almış, serbest ekonomide işleyen bir toplumda bireyleri kontrol altına aldıktan sonra, tek tip bir hale getirdikten sonra ve sadece sizin seçtiğiniz mutluluk yollarını belirledikten sonra başlangıç komutu için paraya ihtiyacınız vardır. Ayrıca bu öyle bir komuttur ki kişi bunun sayesinde mutlu olacağını düşündüğü için küçüklüğünden itibaren bunun için kendini eğitir ve bunu kazanmaya başlar, daha fazlası için kademe arttırmaya çalışırkende bunun hayali içindedir: Daha fazla para! daha fazla para kazandıktan sonra ise ömrünün büyük bir çoğunlu gitmiş ise artık hastanelerde harcayacaktır bu parayı ve bütün hikaye sona erdi, para sisteme geri karışıp gider. Üstelik sistemi kuran ve düzenleyen olarak sizin buna müdale etmenize gerek bile yoktur.

-Sistemin mutluluk ağacı.
Bireylere bu kadar para verdikten sonra, onları bunun için çalıştırıp ödüllendirdikten sonra elbette bu parayı harcayabilecekleri alanlarıda siz belirleyeceksiniz. Bu belirlediğiniz şey az olursa kontrolü kolay olur, evlerinde daima bulunabilecek birşey olursa çabuk yayılır, başından kalkamayacakları bir düzende işler ise çok mutlu hisseder bireyleriniz kendisini. Elbette televizyondan bahsetmekteyim, siyah kutu. Kontrol kutusu veya insanlık tarihinin kara kutusu.


-Sınırlar sınırsızlığı belirler kimi zaman.
Elbette televizyon ekledikten sonra sisteminiz oldukça verim kazandı, ancak bu kadar sanal özgürlüğün yanında maddi eklentilerinizin güncellenmesi önemli, işte burada devreye sözleşmeler geliyor. Sisteminizin zincileri, öyle zincirler ki bireyinizin bütün hayat enerjisini emiyor ancak öyle bir sisteminiz var ki buna rağmen borçlarını ödemesi için çalışmaya devam ediyor, sistemden ayrılamaz çünkü o bu nizamın bir parçası.

-İnsanların makine gibi çalışıyor, dolduruluyor.
Artık öyle bir sisteminiz var ki elinizde, insanlar size bağlı, televizyonlarınız ile ev hayatlarına kadar iniyorsunuz ve sözleşmeleriniz ile hayatlarının sonuna kadar yanlarından ayrılmıyorsunuz, mutsuz olup dibe bile batsalar gökyüzünde onlara gösterdiğiniz resim onları mutluluğa doğru azimle çalıştırıyor.

Mutluluk hakkında bu kadar bahsettikten sonra belki merak etmişsinizdir, mutluluğu sokaklar ile nasıl bağlayacağımı. Mutluluğun sistemdeki işleyiş biçimine basit bir şekilde değindim, sistemde mutluluk bu ve benzeri bir rotada gelişim izliyor, gelişimden kastım ise daha iyi olmak değil daha çok yayılmak. Ancak sistem için yayılmak gelişmek oluyor bir bakıma.

Sokaklar, daha önceki yazımda ve daha sonraki yazılarımda sık sık bahsedeceğim gibi, benim yürüyüş keyfimin mekanları oluyorlar. Bir çok sokak gezdim şimdiye kadar, zengin evlerin bulunduğu, yoksul evlerin bulunduğu, ve her ikisininde bulunduğu sokaklar. Sırf bu nedenle ile sokakların yürüyüşümdeki etkisi çok büyüktür. Geleceğe yönelik hayallerimi bu mekanlarda kurarım. Ve heryerde sokaklar olduğuna göre geleceğe yönelik hayallerimi iyi besliyorum demek oluyor bu.

Ancak yürüyüşünde bu kadar sokak gören birinin bahsedebileceği konular sadece bunlar değil, sokaklarda yüzlerce insan görüyorsunuz farklı düşünce, farklı inanç ve farklı hayat şekillerinde. Buna ek olarak aynı sistemde bulunduklarından bu insanların mutluluk gayesini anlamanız çok zor olmuyor. Bunu elde edemeyende bir çok insan gördüm sokaklarda. Onların düştüğü haller, yaratılmaya çalışan kimyasal mutluluklar ve daha fazlası.

Sokakları edebi olarak anlatacak olsaydım şu cümleyi yazardım; "Konuşamayan ancak insanları konuşmak için bir araç olarak kullanılan mekanlar." insanlar sokakların dilinden konuşur sokaklarda. Buna sık rastlarsınız, içinde bulunduğunuz sokağın ekonomik gelir düzeyi skalasındaki yeri oradaki insanların konuşma şeklinden sokağın sorunlarını dile getirir.

Sokaklarda vaziyet bu şekilde iken mutluluğun arandığı yerlerde var elbette, birçok insan umutsuzca elinde bir sigara, belkide bir kitap ile yürüyüşüne koyulmuş biryerlere doğru gidiyorlar. Bazen öyle olur, biryerlere gidersiniz ama neresi olduğu vardığınızı düşündüğünüz yerde ortaya çıkar.

Sokaklar; rahatlamak ve biraz daha ötesi.
Sokaklar ülkeden ülkeye değişir ancak aradığınız belirli bir standartı sunan sokak sizin için ayrı bir ülke gibidir. Öyle ki zaten her bir sokak ayrı bir ülkeye benzer; benzerlik ve benzetme arasındaki ilişkiyi nasıl kurduğunuza da bağlı tabi bu durum.

Bir yazımın daha sonuna geldim, açıkcası yazmak beni rahatlatıyor, yazmak istediklerimi yazmak son derece hoş ve güzel bir eylem. Sizlerede tavsiye ediyorum, sizlerde yazın, rahatlayın.

Bir başka yazımda görüşmek üzere.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder